breaking news

Tarihi aydınlatan bilim;  Arkeoloji

Tarihi aydınlatan bilim; Arkeoloji

29 Temmuz 2019
EĞLENCE

Tarihi aydınlatan bilim; Arkeoloji

Toprak altında kalan, kaybolan ve yok olan eski uygarlıkları gün yüzüne çıkaran ve hem geçmişe hem de geleceğe ışık tutan Arkeoloji bilimi ve medya yansımaları Bursa’da tartışıldı.

1_resize 7_resize

Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü ile Koç Üniversitesi’nin birlikte yürüttüğü SARAT Projesi kapsamında yapılan etkinliklerde arkeolojinin önemi ve tarihe ışık tutan yönlerinden çok, kaçak definecilik ve kamuoyuna yansıyan arkeolojik kazı haberlerinin magazinleştirilmesine yönelik konularla ilgili Arkeoloji Haberciliği Atölye çalışması gerçekleşti.
Gazetecilerle Aktopraklık Arkeoloji Okulu’nda bir araya gelen Sarat Projesi yürütme görevlileriyle ile basın mensupları, arkeoloji alınanda yapılan haberler üzerine medya tarafı ve bilimsel taraf olarak karşılıklı görüş alış verişinde bulundular.
Kültürel Miras varlıklarının topluma fayd6alı hale getirilmesi ve Türkiye’deki arkeolojik çalışmalar ve elde edilen bulgulara yönelik kamuoyuna duyurma adına yapılan haberler, Bursa’da düzenlenen ‘Arkeoloji Haberciliği Atölyesi’ çalışmalarında değerlendirildi,
Kısa adı SARAT olan projenin sorumlusu Dr. Gül Pulhan, yapılan çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi;
SARAT’ın proje ortaklarından Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırmaları Merkezi (ANAMED) ve Koç Üniversitesi ile Türkiye’nin kültürel miras alanında ilk online eğitimi hayata geçiriliyor.
Kültürel miras varlıkları sadece Türkiye’de değil, dünyanın hemen her noktasında başta doğal felaketler, çatışma, yağma, definecilik ve tedbirsizlik gibi risklerle karşı karşıya. Bu gibi olası krizlere hazırlıksız yakalanmak, deprem, yangın gibi afetlerle tarihi eserlerin yok olmasına, çatışma alanlarında müzelerin ve ören yerlerinin zarar görmesini ve yağmalanmasına, tarihi eserlerin çeşitli riskler karşısında geri dönüşü olmayan kaybına defalarca sebep oldu. Dünyanın dört bir yanında her geçen gün benzer durumlar yaşanmaya devam ediyor.
Tam da bu nedenle, dünyada kültürel miras alanındaki çalışmalar gitgide daha fazla koruma, risklere ve acil durumlara hazırlık eğitimlerine yoğunlaşıyor. Dünyada bu konuyla ilgili yayınlar ve dijital literatür artsa da Türkçe kaynaklar ve eğitimlerin sayısı hala yeterli düzeye ulaşmış değil. Arkeolojik miras bakımından zengin bir ülkede yaşayan toplumun arkeolojiyle ne ölçüde, hangi yaklaşımlar, hangi değerlerle bağ kurduğunun anlaşılması için Türkiye’de ilk kez tüm ülkeyi kapsayan yüz yüze bir kamuoyu araştırması yapıldı.
Bu araştırmadan elde edilen verilerin ve yapılacak değerlendirmelerin, konuyla ilgili kurumlar, karar vericiler, yerel yöneticiler, akademisyenler ve profesyonellerle paylaşılmasıyla, arkeolojik mirasın korunması için atılacak somut adımlarda yön verici olması ve toplumun gerçekleriyle koruma hedefleri arasında köprü kurması amaçlanıyor.
Ayrıca, arkeolojinin toplumun sosyal ve ekonomik gelişimine ne şekilde katkıda bulunabileceğinin ipuçları aranıyor.
SARAT’ın arkeolojik varlıkların korunmasında ayrı bir önem verdiği konulardan biri de arkeolojik eser koleksiyonculuğu.
Her zaman tartışmalara neden olan bu konuda ortak bir paydanın bulunabilmesine katkı sağlamak adına, Türkiye’deki arkeolojik eser koleksiyoncularıyla karşılıklı görüşmeler yapılacak. Arkeolojik varlıkların bilimsel değeri ve bütünlüğünün korunması bu görüşmelerde SARAT’ın ana vurgusu olacak.
Tarihi eserler ve medya haberleri
SARAT Projesi Medya Sorumlusu Nur Banu Kocaaslan ile birlikte ‘Arkeoloji Haberleri Nasıl Olmalı?’ sorusuna cevap arandı.
Herhangi bir arkeolojik kazı ile ilgili olarak yapılan bazı haberlerin, bilimsel varlıkların ve bulguların açıklanmasından ziyade, konunun magazin boyutu ile ele alınıp, özellikle eserlerin astronomik fiyatlar üzerinden ele alınmasına yönelik haberlerin kamuoyuna yansıtılması eleştiri konusu oldu.
Medyada yer alan bazı haberlerden örnekler gösteren Kocaaslan, bilimsel niteliği bulunmayan arkeoloji ile ilgili haberlerin, definecilik ve kaçak kazıları özendirdiğine dikkat çekti.
Bursa’nın her tarafı tarih
Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin. Bursa arkeolojisi ile ilgili bilgiler verdi. Şahin, Bursa’da 2006 yılından bu yana yapılan çalışmalarla 17 ilçede toplam 10 ayrı bölgenin arkeolojik koruma alanı ilan edildiğini anlattı. Eski kayıtlarda Bursa tarihinin Osmanlı tarihi ile başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Şahin, “bizim yaptığımız araştırmalarda Bursa’daki insanlık tarihinin ve toplum hayatının verilerinin 60 ile 100 bin yıl öncesine kadar geri gittiğine dair işaretlere rastlanıldı. Bu amaçla Bursa’yı dağ bölgesi ve ova bölgesi olarak iki ayrı bölgede incelemeye aldık. Adım attığımız her yerde tarih fışkırdı. Özellikle 2014 yılında keşfi yapılan İznik Bazalika sayesinde pek çok tarihe ışık tutan bulgular elde edildi. Uluabat kazıları, İznik, Yenişehir, Orhangazi ve Nilüfer ilçesi kazı4larında ise Tarih öncesi ve Klasik Çağ kalıntıları elde edildi” diye konuştu.
Ayak izi ve süt-yoğurt üretimi
Doç. Dr. Rana Özbal, Yenişehir Barcın Höyük kazıları ile ilgili olarak elde edilen bulgular dahilinde vardıkları sonuçları açıkladı.
Doç.Dr. Özbal, “Yenişehir Barcın köyündeki iki ayrı höyükte yaptığımız çalışmalarda Neolitik Dönem M.Ö. 7 ve 9 binli yıllara ait verilere ulaştık. Höyükteki kazılarda insanların hayvanları evcilleştirdiği, hayvanların sütünden faydalandıkları, hatta belki de bilinen tarihe göre yoğurttun dünyada ilk kez Yenişehir’de üretildiğine dair kalıntıları elde ettik. Bir evin içinde bulunan ayak izi analizleri ve DNA incelemesinde ise bu ayak izinin 39 numara olduğu ve bir erkeğe ait olduğunu belirlendi. Çanak çömleklerin incelenmesi sırasında ise belli zamanlarda taşlar üzerinde yemek yapıldığı düşünülürken, yakın zamanda çömleklerin katmaların inceldiğine ve yemeklerin artık ateş üzerinde yapıldığına dair bulguları elde ettik. Bu veriler bize insanlık tarihinin tarım, hayvancılık ve insanların yaşam kalitesi açısından eski çağlara ait bulguların kanıtlanmasına yol açtı” dedi.
Aktopraklık ve Arkeolojik tarih
Bursa, tarihi ve kültürel açıdan pek çok medeniyete kucak açmış en eski yerleşim alanlarından bir tanesi. Bu durum, Hasanağa-Akçalar Aktopraklık Höyüğü Kazıları sırasında da açığa çıkarıldı. Aktopraklık Kazı heyeti başkanı Necmi Karul, Arkeolojinin Toplumsallaşması üzerine sunumunu yaptı.
“Buradaki en eski yerleşim tabakaları, MÖ 6 bin 500 yıllarına dayanıyor. Kalıntıların bulunduğu yerin hemen yanında oradan elde ettiğimiz verilerden yola çıkarak yapılmış 7 kulübe var. Bu kulübelerin içleri ve çevreleri yine kazılardan elde edilen verilerle donatılmış durumda. Bu yerleşimin biraz ilerisinde oluşturduğumuz yapay bir zaman tünelinden geçerek, 7 bin 500 yıl öncesine geliyorsunuz. Burada kazıda açığa çıkardığımız kalıntıların yerinde korunmuş örneklerini görme şansınız var. Ardından da onların canlandırmalarının olduğu bir köye gidiyorsunuz. Bu sefer kulübeler yerine kerpiç, masif duvarlara sahip bir yerleşim dokusunu 3 boyutlu görebiliyorsunuz.”
Buradaki canlandırma köylerinde, ziyaretçilere evlerin içine girme ve evlerin içindeki maketlerle o dönemi algılama fırsatı sunulduğunu belirten Karul, şöyle söyledi:
“Yakın dönemi canlandıran, Eskikızılelma Köyü’nden getirdiğimiz yaklaşık 200 yaşındaki evlerle bölgedeki geleneksel köy yaşantısını canlandırdığımız köy var. Bu canlandırma, sadece evlerden oluşmuyor. Buraya getirip kurduğumuz, yeniden inşa ettiğimiz yapıların her biri aynı zamanda birer müze. Biri köy konağı, her biri geleneksel dokuma tekniklerini, beslenmeyi, masalları anlatan ayrı ayrı konseptte tanımlanmış müzeler. Buraya gelen ziyaretçiler, 8 bin 500 yıllık süreçten bugüne kadar bu noktalarda durarak, o dönemi yaşama, gözünde canlandırma ve üç boyutlu olarak hissetme fırsatını bulacak.”
Günümüzden 8 bin 600 yıl önce, avcı ve toplayıcılığı sürdürürken bir taraftan da tarım yapmaya başlayan toplulukların yaşadığı Aktopraklık Höyüğü Bursa şehir merkezine 30 kilometre mesafede Nilüfer ilçesi sınırları içinde yer alıyor. Akçalar Organize Sanayi Bölgesi yapılırken keşfedilen ve Sanayi Bölgesi’nin içerisinde kalan höyükte İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü, Doç. Dr. Necmi Karul başkanlığında kazılarına devam ediyor.
Kazı alanı aynı zamanda yılda bir kez gerçekleştirilen arkeoloji okuluna da ev sahipliği yapıyor. Türkiye’de başka örneği bulunmayan okulda, Türkiye’nin değişik üniversitelerindeki arkeoloji bölümlerinden gelen öğrenciler bir hafta boyunca kazı alanında, değişik dallarda öğretim üyelerinin katılımıyla atölyeler gerçekleştiriyor.
Açık hava müzesinde üç tane canlandırma köy bulunuyor. İlk iki tanesi kazıda açığa çıkarılan kalıntılara paralel olarak yapılan canlandırmalar. En eskisi MÖ 6 bin 600’lü yıllara tarihlenen buradaki ilk yerleşim dönemini yansıtan Neolitik köy. Diğeri yine MÖ 6 bin ile 5 bin 500 yılları arasına tarihlenen, Kalkolitik dönem diye adlandırılan, kerpiç yapıların olduğu bir canlandırma alanı. Üçüncü olarak da yakınlardaki bir dağ köyü olan Eski Kızılelma köyünden getirilen 150-200 yaşındaki evlerden oluşuyor. Alanı dolaşırken, bir zaman tüneli gibi, 8 bin 600 yıl öncesinden 20. yüzyılın başlarına kadar görebiliyorsunuz. “
SARAT Projesi nedir?
SARAT Projesi adını İngilizce ‘Safeguarding Archaeological Assets of Turkey’ (Türkiye’nin Arkeolojik Varlıklarının Korunması) ifadesinin baş harflerinden alan Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü (BIAA) başkanlığında yürütülen bir projedir.
Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) ve Uluslararası Müzeler Konseyi İngiltere Şubesi (ICOM UK) ortakları olduğu SARAT Projesi, British Council ve İngiltere Dijital, Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı’nın yönetimindeki Kültürel Koruma Fonu* (The Cultural Protection Fund- CPL-O69-16) tarafından desteklenmektedir.
SARAT PROJESİNİN AMACI: Projenin amacı, Türkiye’nin arkeolojik varlıklarının korunması için bilgi-kapasite ve farkındalık artırmaktır. Bu hedef doğrultusunda çeşitli eğitim ve araştırmaları hayata geçirmektedir.
SARAT, Türkiye’nin arkeolojik varlıklarının korunmasına, insana yönelik kapasite ve farkındalık arttırıcı yaklaşımlarla katkı sunmayı hedefleyen bir projedir.

Öncü’de mezuniyet coşkusu
Erbil Ali erkekliğe ilk adımı attı

  • Hit: 98